TÜM HTML KODLARI
  İslamiyet Etkisindeki İlk Eserler
 

Türkler onuncu yüzyıldan itibaren kitleler halinde İslamiyet’i kabul etmeye başlamışlardır. İslam kültürünün etkisiyle yavaş yavaş yeni bir edebiyat ortaya çıkmıştır. Kendine özgü nitelikleri ve kurallarıyla "Divan Edebiyatı" adını verdiğimiz dönemin oluşumu 13. yüzyıla kadar gelir. Daha sonra bu edebiyat anlayışı 19. yüzyıla kadar etkin bir şekilde varlığını sürdürür.

 

Diğer yandan, İslamiyet’ten önceki "Sözlü Edebiyat Dönemi", İslam kültürünün etkisiyle içeriğinde küçük değişimlere uğrayarak "Halk Edebiyatı" adıyla gelişimini sürdürür. Yani, bir anlamda "Halk Edebiyatı" dediğimiz edebiyat, İslamiyet’ten önceki edebiyatımızın İslam uygarlığı altındaki yeni biçimlenişidir. Oysa "Divan Edebiyatı" tamamen dinin etkisiyle şekillenmiş bir edebiyattır.

Türklerin Müslüman olduğunu kabul ettiğimiz 10. yüzyılla, Divan edebiyatının başlangıcı olarak kabul edilen 13. yüzyıl arasında, İslamiyet’in etkisi altında verilmiş olan, bir an-lamda geçiş dönemi ürünlerimiz sayılan eserler yer almaktadır.

 İSLAMİ İLK ÜRÜNLER

Kutadgu Bilig

  • 11. yüzyılın başlarında Balasagun'da doğmuş olan Yusuf Has Hâcib, asil bir aileye mensuptur. Balasagun’da yazmaya başladığı Kutadgu Bilig adlı kitabını 1069 yılında Kaşgar'da tamamlayarak Karahanlı hakanlarından Tabgaç Buğra Han'a sunmuştur.

  • Kutadgu Bilig, Hakaniye lehçesiyle yazılmış, didaktik bir eserdir.

  • "Mutluluk veren bilgi" anlamına gelmektedir.

  • İnsana her iki dünyada gerçekten kutlu olmak, mutlu yaşamak için gerekli yolu göstermeyi amaçlayan bu kitap, aruz vezni ile yazılmıştır.

  • Nazım şekli mesnevidir. Ayrıca içerisinde pek az miktarda dörtlük de vardır.

  • Edebiyatımızda aruz ölçüsünün kullanıldığı ilk eser olarak kabul edilmektedir.

  • Eserde adaleti, aklı, saadeti ve devleti temsil eden dört kahramanın çevresinde gelişen olaylarla yazar, devlet idaresinin ve sosyal düzenin nasıl olması gerektiğini anlatır.

  • Kutadgu Bilig, Karahanlılar çağının siyasi ve kültürel bakımdan önemli bir merhalesini temsil eder.

  • Kutadgu Bilig, alegorik bir münazara karakterindedir.

  • Münazaranın kahramanları dört kişiden ibaret olmakla beraber, genel olarak ağırlık noktalarını, iki kişi arasındaki konuşmalar oluşturur. (Küntoğdı: kanun; Aytoldı: saadet; Ögdülmiş: akıl; Odgurmış: akibet)

  • Kutadgu Bilig, dil özellikleriyle olduğu kadar düşünce derinliği ve zevk inceliğiyle de yeni bir çığır açan eserlerdendir.

  • Eserin temelinde kâmil insan kavramı yatmaktadır. Özellikle insanı geliştiren ve güçlendiren faziletler dikkati çeker: Bilgi edinmek, okumak, güzel yazmak, çeşitli bilimlere sahip olmak, sevilen milli sporlara ve maharetlere değer vermek başta gelir.

  • Bir yönü ile bir nasihatname niteliğinde olan Kutadgu Bilig, başka bir yönü ile de bir siyasetname karakterlerindendir.




Divan-ı Lûgatit Türk

  • Karahanlılar döneminde yetişen ve ilk Türk dil bilgini olan Kaşgarlı Mahmut'un doğum tarihi, kesin olmamakla birlikte 1025 olarak biliniyor.

  • 1071–1077 arasında Bağdat'ta bulunan Mahmut, Türk kültürünün Araplara tanıtılmasında büyük rol oynamıştır.

  • Türk illerini adım adım dolaşan Kaşgarlı Mahmut, çalışmalarında Türkçeyi resmi dil olarak kabul eden Karahanlı Devleti'nden de büyük destek görmüştür. Türkçenin serpilip gelişmeye başladığı o dönemde, Mahmut'la birlikte Balasagunlu Yusuf Has Hacib de Türk diline büyük hizmet etmiştir. Bu iki Türk âlimi, ortaya koydukları eserlerle, Türk dil birliğinin sağlanmasına önemli katkılarda bulunmuşlardır.

  • Kaşgarlı Mahmut, ayrıca Türkçeyi Araplara öğretmek amacıyla Kitâb-ı Cevâhirü'n-Nahvi Lûgati't-Türk adlı gramer kitabını yazmıştır.

  • Kaşgarlı Mahmut, ömrünün sonlarına doğru tekrar memleketi Kaşgar'a dönmüş, tahminen 1090'da burada vefat etmiştir.

  • Kaşgarlı Mahmut'un ünlü eserinin tam adı "Kitab-ı Divan-ı Lûgati't-Türk"tür.

  • Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek amacıyla yazılmıştır.

  • Ebul Kasım Abdullah'a sunulmuştur.

  • Kitap için çok kısa bir tanım yapmak gerekirse; "Ansiklopedik Sözlük" denmesi uygun olur.

  • Orijinalinin nerede olduğu bilinmiyor. Bugün elimizde bulunan Şamlı Mehmed bin Ebu Bekir'in, 1266 yılında kopya ettiği bir nüshası vardır. Bu nüsha, İstanbul Fatih'teki Millet Kütüphânesi'ndedir.

  • Aynı zamanda filolog, etnograf ve ilk Türk haritacısı olan Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lûgati't-Türk adlı eserinde; yaşadığı devirdeki Türk illerinin ve boylarının kullandığı ağızları tespit etmiştir.

  • Oğuz Türklerinin 24 boyu ile ilgili şemayı da verdiği Divân'ında Türk dilinin grameri yanında, Türk yer adları, Türk damgaları ve Türk topluluklarını da etraflı şekilde anlatmıştır.

  • Divanü Lugati't-Türk; bir sözlük olmakla birlikte, Türk milletinin yüceliğini de anlatan bir âbide eserdir.

  • Sekiz bölümden oluşur. Kitapta yaklaşık 8.000 kelime vardır.

  • Kelimelerin anlamlarının iyi anlaşılması için deyimlerden, atasözlerinden ve şiirlerden, örnekler verilmiştir. Bu yönüyle eser, bir kültür hazinesi değerine kavuşturulmuştur.

  • Eserde yer alan harita ise, Türk Dünyası ile ilgili olarak yayınlanan ilk haritadır.

  • Divanü Lûgati't-Türk, Türkçenin ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır.

  • Türk boyları ve coğrafyası ile Türklerin örf ve gelenekleri üzerine önemli bilgiler vermektedir.

  • Hakaniye lehçesi ile yazılmıştır.




Atabetü'l-Hakayık

  • 12. yüzyılda Edip Ahmet tarafından aruz vezni kullanılarak dörtlüklerle yazılmıştır.

  • Didaktik bir eserdir. Eserin adı "hakikatler basamağı" anlamına gelmektedir.

  • Eser Sipehsalar Mehmet Bey'e sunulmuştur.  Hakaniye Türkçesiyle yazılmış olan bu eserde, bilginin faydası, cehaletin zararları, cömertlik, cimrilik, iyi ve kötü huylar anlatılarak halka yararlı olmak hedeflenmiştir.

  • Hakaniye lehçesiyle yazılmış olan eserin dili biraz ağırdır. Eserde Arapça ve Farsça kelimelere rastlanır.

  • Dörtlükler manilerdeki gibi "aaxa" şeklinde kafiyelenmiştir.

  • Edip Ahmet'in, bu eseri yazarken Kutadgu Bilig'den etkilendiği bilinmektedir.



 

Divan-ı Hikmet

  • XII. yüzyılda Orta Asya'da hikmetleriyle büyük bir şöhret kazanmıştır.

  • Ahmet Yesevî, Türk tasavvuf edebiyatının ilk büyük ismidir. Şiirleriyle bütün Türk ülkelerinde derin izler bırakmıştır.

  • Divan-ı Hikmet’teki şiirler, sade bir dille yazılmış, öğretici mahiyette manzumelerdir.

  • Ahmet Yesevi, şiirlerini daha çok 12'li hece vezniyle ve dörtlükler halinde, Hakaniye lehçesiyle yazmıştır.

  • Divan-ı Hikmet, dini, tasavvufi ve öğretici bir eserdir. Eserin yazılma amacı, halka İslamiyet'i hikmetli bir şekilde öğretmektir.

  • Dörtlüklerin her birine "hikmet" adı verilmiş ve bu hikmetler Orta Asya ve Anadolu'da yayılarak halkı derinden etkilemiştir.

  • Yesevilik tarikatının da kurcusu olan Ahmet Yesevi daha sonra Anadolu'da kurulan pek çok tarikata kaynak olmuştur.

  • Orta Asya ve Türk boylarının bulunduğu bölgelerde yüzyıllarca sevilerek okunan "Bakırgan Kitabı"nın yazarı olan Süleyman Ata da, Ahmet Yesevi'nin halifelerinden biridir. Onun eseri de dini, tasavvufi ve öğretici şiirlerden oluşmaktadır.



 

Dede Korkut Hikâyeleri

  • Oğuz Türklerinin diğer Türk boylarıyla ya da Rum, Abaza ve Gürcülerle yaptıkları savaşlara ait destanî hikâyelerdir.

  • Halk arasında söylene söylene XIV. yüzyılda son şeklini almış, 15. ve 16. yüzyılda yazıya geçirilmiştir.

  • Hikâyelerin yazarı belli değildir.

  • Dede Korkut Hikâyeleri’nin biri Almanya'da Dresden Kütüphanesi’nde diğeri Vatikan'da olmak üzere, iki yazma nüshası vardır.

  • Dede Korkut’un kişiliği üzerinde yeterli bilgimiz yoktur. Korkut-Ata adıyla da tanınan Dede Korkut, söylentilere göre Oğuzların Bayat Boyundan Kara Hoca'nın oğludur. Onun, IX. ve XI. yüzyıllar arasında Türkistan'da Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu, Oğuz Türklerinden büyük saygı gördüğü, bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarına akıl hocalığı ve danışmanlık ettiği hikâyelerden anlaşılmaktadır.

Hikâyeler:

  • Dede Korkut hikâyeleri on iki hikâye ile bir önsözden oluşmaktadır.

  • Hikâyelerde olaylar nesir, kahramanların duygu ve düşünceleri nazımla dile getirilmiştir.

  • Arı bir dil kullanılmış, olağanüstü olaylara yer verilmiştir.

  • Türkçenin canlı ve doğal anlatım güzelliğini gösteren hikâyelerde ses tekrarları da sıkça yer almaktadır.

  • Dede Korkut’un Türkler arasında ağızdan ağıza, dilden dile dolaşan hikâyeleri XV. yüzyılda Akkoyunlu'lar devrinde Dede Korkut Kitabı adıyla bir kitapta toplanmış, böylelikle sözden yazıya dökülmüştür.

  • Bu hikâyeler, Türk ruhuna, Türk düşüncesine, Türk kültürüne ve hayat tarzına ışık tutan en açık belgelerdir.

  • Dede Korkut, Oğuz Türklerini, onların inanışlarını, yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerini, yiğitliklerini, sağlam karakteri ve ahlâkını, ruh enginliğini, saf, arı-duru bir Türkçe ile dile getirir.

  • Hikâyelerdeki şiirlerde, çalınan kopuzların kıvrak ritmi, yanık havası vardır.

  • Dede Korkut’un kahramanları, iyiliği ve doğruluğu öğütler. Güçsüzlerin, çaresizlerin, her zaman yanındadır. Tok sözlü, sözlerinin eridirler. Türk milletinin birlik ve beraberliğini, millî dayanışmayı, el ele tutuşmayı öne çıkarır.



BAŞKA BAZI TEMEL ESERLER

Muhakemetü'l Lugateyn:

  • 15. yüzyıl Çağatay şairi ve bilgini Ali Şir Nevai tarafından Türkçenin Farsçadan üstün bir dil olduğunu göstermek amacıyla yazılmış bir eserdir.

Baburnâme:

  • Hindistan’da bir Türk devleti kuran Babur Şah tarafından yazılmış bir tarih ve anı eseridir.

  • Çağatay Türkçesi ile yazılmıştır.

Şecere-i Türk:

  • 17. yüzyılın Türk hükümdarlarının Ebü’l gazi Bahadır Han’ın “Türk Tarihi” konulu eseridir.

  • Destan ve anı özellikleri de taşır. (Aynı yazarın Türkmen Boyları hakkında yazılmış Şecere-i Terakime adlı bir eseri daha vardır)

 
  Bugün 2 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!